Son yıllarda insanların sağlıklı yaşam trendine olan ilgisi artmış durumda. Bu nedenle, sağlıklı beslenme ve düşük kalorili yiyeceklerin tüketimi de önemli bir yer tutuyor. Pek çok marka da bu talebi karşılamak adına "çok az kalori" etiketiyle ürünlerini satışa sunuyor. Ancak, bu ürünlerde gizlenen tehlikeleri göz ardı etmemek gerekiyor.
Düşük kalorili ürünlerin çoğu genellikle şeker veya yağ içeriği azaltılarak üretilir. Bu da onları kilo vermeye yardımcı olabilecek bir seçenek haline getirir. Ancak, düşük kalorili olmalarının yanında genellikle işlenmiş gıdalardır ve içerdikleri kimyasal maddeler nedeniyle sağlığımızı tehdit edebilir.
Öncelikle, düşük kalorili ürünlerde kullanılan tatlandırıcılar hakkında konuşmak önemlidir. Birçok düşük kalorili üründe yapay tatlandırıcılar kullanılır. Bu tatlandırıcılar, şeker yerine geçer ve daha az kalori içermeleri nedeniyle kilo vermek isteyenler için cazip bir seçenek gibi görünebilir. Ancak yapılan araştırmalar, bu yapay tatlandırıcıların obezite riskini artırabileceğini gösteriyor. Ayrıca, bazı çalışmalar tatlandırıcıların insülin direncini artırabileceğini ve diyabet riskini artırabileceğini öne sürüyor.
Bunun yanında, düşük kalorili ürünlerde yaygın olarak kullanılan koruyucu maddeler de endişe yaratmalıdır. Koruyucu maddeler, ürünlerin raf ömrünü uzatmak ve taze görünümünü korumak için kullanılırlar. Ancak, bazı koruyucu maddeler kanserojen etkilere sahip olabilir ve bağışıklık sistemimizi zayıflatabilir. Özellikle çocukların ve hamile kadınların bu tür maddelerden kaçınması önerilmektedir.
Bununla birlikte, düşük kalorili ürünlerde genellikle yetersiz besin değeri bulunur. Çünkü bu tür ürünlerin çoğunda doğal besin kaynaklarından alınan vitamin ve mineraller yerine sentetik formda takviyeler kullanılır. Örneğin, bir enerji barında doğal meyve yerine yapay aromalar ve renklendiriciler kullanılabilir. Bu da vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri alamamasına neden olabilir.
Ayrıca, düşük kalorili ürünlerde sıkça kullanılan hidrojene yağlar da sağlık açısından tehlike arz eder. Hidrojene yağlar, normal yağlardan daha uzun raf ömrüne sahip olduğu için pek çok işlenmiş gıdada kullanılırlar. Ancak hidrojene yağlar doymuş yağ asitleri içerdiği için kolesterol seviyelerimizi yükseltebilir ve kalp hastalığı riskini artırabilir.
Tüm bunların yanında, düşük kalorili etiketiyle satışa sunulan ürünlerde dikkate alınması gereken bir diğer faktör de porsiyon kontrolüdür. Birçok kişi düşük kalorili olduğunu bildiği bir üründen fazla miktarda tüketebilir ve sonrasında aldığı miktarın hesabını yapmadığı için kilo alabilir. Ayrıca bazen düşük kalorili etiketi altında satışa sunulan ürünlerin gerçekte ne kadar düşük olduğunu sorgulamak da önemlidir.
29.03.2024 14:39 tarihinde Ebru Taşkın tarafından yazıldı.